Dün gecenin analizini yazılı bir metin haline sokmak için, sıklıkla kendimizi tekrar etmemiz gerekir, bu da bizi maçın özelinden koparıp geniş bir zaman aralığına sürüklüyor. Ama şu an için değişen bir durum olmadığına göre, eldeki malzeme de bu.
Tarihin uzak ara en kötü 4-3-3 örneğini takip ediyoruz zira. Galatasaray mevcut zaman içinde kadrosuna hepimizin bildiği dişlileri zaten oturtamamış, orası malum. Ve lakin geçen seneyle kıyasladığımızda iyice çıkmaza girmesinin sebebi, "anlık aksiyon" geliştirecek kenar oyuncularının da ortadan kayboluşudur. Keita ve Sabri'nin bariz etkisiyle rakibinin en azından bir kanadını çökertebilen ve hem hücumsal anlamda esneklik kazandıran, hem de savunma yönünden topu bu şekilde önde tutan takım, bugün eldeki tek ve yorgun Kewell'ından Leeds United performansları bekliyor.
4-3-3'ün en temel hazinesi olan orta üçlü defalarca yazılıp çizildi. Oysa bu göbek destekli daire biçimindeki havalı dizilişten ziyade, galatasaray özelinde daha çarpıcı bir gerçek mevcut. Oyunu kenarlara sıkıştırmak ve ekmeğini burdaki kısırlıktan çıkarmaya çalışmak, Galatasaray için 4-3-3'le başlayan bir gelenek değil zira. Okan-Emre-Suat-Davala dörtlüsünden beri (Hadi biraz da Volkan Arslan'ı ekleyelim), bu takıma göbekten bir "artı" destek sıfır. Bu saatten sonra yapılan tüm transferler gömülmeye yönelik bir felsefe yaratıyor. Bu açıdan baktığımızda; ister Lincoln gibi forvetin arkasına olsun, isterse Mehmet Topal gibi savunmanın önüne olsun, "gömülme" mantığı içerik olarak pek de farketmiyor.
Bugün galatasarayda bu zaafa reaksiyon gösteren tek bir oyuncu var; Mustafa Sarp. Defalarca yazıp çizdiğim, hatta övdüğüm de olmuştur. Fakat anlayış olarak bu beklentiyi karşılamaya çalışsa da, kalite olarak vasatı yakalamaktaki zorluğu Mustafa Sarp'ı taraftarın gözünde çekilmez hale getiriyor. İlk golde rakibine hayalet bir markaj uygulayan ve topu içeri keserken en ufak bir rahatsızlık veremeyen Sarp; İkinci yarı Baros'un daralıp çizgiye inmek zorunda kaldığı anlarda yaptığı son derece doğru dip koşularla belki Galatasaray'ı ipten alıp maçı çeviren adam olabilirdi. İşte maçın özeti ve galatasarayın durumunu en iyi özetleyen kare de budur; galatasarayın genel oyun insiyatifini belirleyen bu "masum" kalitesizlik. Masum diyorum, çünkü herşeye rağmen ben Mustafa Sarp'a kızamam. O kalitesiyle, Galatasarayın problemlerini saha içinde en iyi tespitleyen oyunculardan biri belki ve fakat elinden de bu kadar geldiği için tespite bir çözüm üretemiyor.
İşbu halde, elinizde böyle bir orta üçlü varken, onları bu dağınıklıkta eşit bir şekilde sahaya yayıp verimli kılmanızı sağlayacak,en önemlisi de, oyunu ve topu tutma adına büyük zaaf yaşayan bu adamlara nefes aldıracak tek şey kanatlarınızın iyi çalışması ve oyunu bu şekilde açmak. Pino Sakat, alternatif olarak adeta "öylesine" alınan ki bana göre şu ana kadar çok da kötü oynamamış Serdar Özkan sakat. Arda Turan sağ çizgide geçen sezonun sonlarını hatırlatan bir performansta. Balta formsuz, Ali Turan da "ben aslında yohum" diyor. Belki dün akşam Bursa ilk golüne kadar orta bile yapmadı, ve fakat Galatasarayın ilk yarı ortaya koyduğu dağınık istek ve mücadelenin meyvasını alamaması da bu şartlarda kaçınılmaz oluyor haliyle.Çünkü zaten ortada olan defansif zaafları iyice tamir edilmez boyuta ulaşıyor.Alternatiflerse herkesin cebinde. Lucas Neill'i sağ bek'e kaydırmak gibi mesela. Fakat böyle bir durumda, söz konusu "Gökhan-Servet" tandemi kulağa şaka gibi geliyor.
Şu tablodan bize yansıyan tek izlenim, "ne olacak bu transferler" sorusu. bana göre galatasarayın sorunu bu problemi çoktan aşmıştır. Rijkaard-Medya ve Yönetim arasında kurulan üçgende git gide artan baskı ve ne yönetimin, ne de takımın bu baskıya net bir şekilde göğüs germeyişi, galatasaray için "hocamıza verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz" klişesini tetikliyor. Bir iki gösterişli transfer, yeni hoca, akabinde gelen "tabi canım bu takım zaten 4-3-3 oynamaz arkadaş bak nasıl düzeldi" temalı kısa süreli bir hayal, sonra aynı tas aynı hamam. Biz buna tıp dilinde "kullan-at palazlanma" diyoruz. ya da demeyedebiliriz.
1 izleyici sahaya girdi:
@Pan
"..Rijkaard-Medya ve Yönetim arasında kurulan üçgende git gide artan baskı ve ne yönetimin, ne de takımın bu baskıya net bir şekilde göğüs germeyişi, "
Bence,yönetim şu son bir haftada doğru dürüst bir takviye yapamaz ise (Burada FR'nin yollanma masrafı+yeninin parası+görülmeyen giderler vs..ve transfer masrafı karşılaştırılıyordur) TD yer...ve işe medyadan başlar (Onlar nasıl olsa satılık..) Burada taraftarın çok bilinçli olması ve davranması lazım . Ancak arada varoş satılık kuru kalabalık da yok değil..
Ne kadar kötü niyetli düşünmeye başladım..Kendimden utanıyorum.
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.