Filmden bir sahne;
- Alo, Beyaz Yasemin gazinosu mu?
- Evet ben sahibiyim.. Ne istemiştiniz?
- Ben Celal'in arkadaşıyım, onun ölümüyle ilgili konuşmak istiyorum.
- Tamam hemen bir araba yolluyorum nerdesiniz şu anda?
- Maçka parkındayız
- Tamam.. İnönü stadının önünde bekleyin, araba gelip sizi alacak.
Kesinlikle ironi yapmıyorum, şu filmin screenplay'ini yazan adamın, en iyi dostum, kankam olmasını istiyorum arkadaş.. İnsanın içine doğar ya hani, acaip güzel bi insan olduğunu düşünüyorum gerçekten..
Şimdi olayı burdan galatasaraya bağlayacam. "of ne alakası var ya" deme bi dinle. Hani böyle gece bazen uyku tutmaz (ki sık sık olabilir bu) , açarsın televizyonu, kanalları ararsın.Saat gecenin üçüdür; bir sürü tekrar program, kıssadan hisse realitileri, ıvır zıvır derken, abuk subuk bir kanalda bir türk filmi bulursun. 80lerin video kaset için çekilmiş İlyas Salman filmlerinden biridir bu, aha yukarda işte.. Karakterler ve olay örgüsü hep bellidir o filmlerde. Ama en çok batan şey kötü dublajdır. Gerçekten dublajlar fenadır bu filmlerde..
Bol arabesk müzik, dar kot pantolonlu,lastik ayakkabılı, arsız ve fırlama bir İlyas Salman profili.. Çiçek Abbas'ta verdiği ne varsa geri alan bir hoyratlıktan bahsediyoruz burda. O kadar kötü yani.
Ama izlersin.. O saatte izlenir arkadaş. Hem de baştan sona özümseyerek. Öğlen ya da akşam vakti olsa, en sevdiğin filmi bile o dikkatte izlemene imkan yoktur. Ama bu fasaryadan filmi festival izleyicisi gibi izlersin..
İşte galatasaray'ı izlemek, galatasaray'ı okumak, yazmak da gecenin üçünde bu filmi izlemek gibi bu aralar. Bile bile, göre göre.. Tek fark; uykusuzluk yerine kara sevdadır sebebin.
0 izleyici sahaya girdi:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.