25 Ekim 2010 Pazartesi


Bütün hayatımız,sevdamız,kavgamız, işimiz gücümüz iletişim üzerine kurulu. Teker teker baksan  çok fiyakalı gibi duran, fakat birbiriyle iletişmeye çabaladıkça mantarlayan insanlar grubundan oluşuyoruz dünyalılar  olarak. Bunu becerebilmek bir zanaat, geçtim mesleki bir mütabakatı, gündelik için bile, bakkaldan peynir alırken bile hatta..

Dün izledik Mustafa Yücedağ'ı, ben de izledim. Orası şimdilik önemli değil, konuştukları ya da amacı günlerce tartışılıp sonra da unutulur, fakat bizim konumuz o değil şu anda. Konumuz, bu adamların Galatasaraydaki belki de en önemli görevi üstlenmiş olmalarıdır. Yani hem Mert, hem de Yücedağ için geçerli bu..

Sezgin diyor ki; "Biz Yücedağ'ı sadece basın toplantılarını tercüme etsin diye çağırdık" ki anladığımız kadarıyla bununla da yetinilmemiş. Fakat bu "sadece" ye öyle bir takıldım ki ben. Yahu arkadaş...

.... Rijkaard bir kılıç ustası değil, ya da yüksek shaolin rahibi olduğunu da zannetmiyorum. Olsa bile bizim için bir anlam ifade etmiyor. Adamın varı yoğu diliyle, kelamıyla.. anlatacağı, paylaşacağı ufacık bir ayrıntıyla belki.
Sizin takımınızın bu anlamda evresenl bir kimliği var mı? Yok.. Çat pat ingilizce konuşan bi grup dışında, anadilini bile konuşamayan insanlardan oluşuyor bu takım, acı ama gerçek.  O zaman sen bu aradaki bağlantıyı kurabilmek için belki de en büyük mesaiyi  tercümana ayırmalısın. Öyle bir tercüman olabilmeli ki bu, anlaması yetmemeli o hocayı, hatip olmalı az biraz.. Bunu son derece net ve profesyonel biçimde aktarabilmeli oyuncuya, hem de duygu yoğunluğunu da koruyarak.. Ki aslında bu bile bire bir iletişimin yerini tutmazken...

Mert Çetin çok iyi bir galatasaylı olabilir, Yücedağ da öyle.. Bu insanların iyi niyetleri, görev bilinçlerini yargılamıyorum. Fakat bu işin kıyısından köşesinden geçmemiş adamların Galatasaray'da Rijkaard'ın tercümanı olarak siftah yapmasını kaldıramıyorum arkadaş. Bundan öte, bunu bir detay olarak gören angut yöneticilere hiç katlanamıyorum.

mustafa yücedağ
Koskoca galatasarayın hala "iyi niyetle çalışıyoruz" mavrasıyla yönetilmesi de kabak tadı verdi. Hele de "şirketleştik" diye atıp tutarlarken.. Dün malum programda Mustafa Yücedağ 2-3 saat kadar konuştu. Özünde hiçbirşey söylemedi aslında, hepsi bildiğimiz, tahmin ettiğimiz şeylerdi. Çokça da bir kuyruk acısı, ya da kişisel şov.. İnsan üzülüyor "Rijkaard'ı savunacak adam bu mudur?" diye.. Ben insani zaafları da yargılamam, beni ilgilendirmez.. Yani Mustafa Yücedağ belki tamamen doğru şeyler söylerken bile itici bir hale geldi..Böylece Çakar'ın da ağzına layık bir lokmaya dönüştü aslında.

Derken Adnan Sezgin programa bağlandı... Şimdi, böyle bir durumda, bu konumda bir yönetici cevap hakkını kullanmak istiyorsa, söyleyeceği birşey olması gerekir. Fakat Adnan Sezgin de Mustafa Yücedağ'ın izlediği yolu tercih etti;  kendini anlatmak! Ya da daha çok prim yapacak bir hamle (ki 40 yıllık Adnan gerçekten) -kimse benim topçuma ihanetçi diyemez-.. nokta!  Bu ağızlar artık koktu be Adnan.. Harbi sıtkımız sıyrıldı sizin bu ağlak hallerinizden. "Gecemizi gündüzümüzü veriyoruz" geyiklerinizden. Sen geceni gündüzünü gidip mangala ayırsan benim hayatımdan ne eksilecek bana bi deyiversene? Tesislerde değil de bahçenin hamağında yatsan bana giren çıkan mı olacak? Banane senin harcadığın zamandan..

Hani iletişim diyoruz.. İşte Galatasarayın dışarı açılan en resmi kelamları.. İşte Sezgin, işte Helvacı.. Sırf bu adamların kafalarındaki tilkiyi çözebilmek için bile 5-6 farklı tercümana ihtiyaç varken, galatasarayın üst düzey hocalarına layık gördüğü isimler de şaşırtmıyor insanı.
www.tips-fb.com

4 izleyici sahaya girdi:

AslanlıYol dedi ki...

Çok çok önemli bir nokta bu değindiğin, ellerine sağlık. Profesyonellik, kurumsallaşma, istikrar gibi ağızlarına sakız ettikleri caaanım kavramların kıyısından geçmediklerinin en somut göstergesi.

Bir kurumun resmi bir söylemi, bir duruşu olur, kameranın önüne geçen basın sorumlusu --en tepedeki karar alıcı pozisyonunda olmadığına göre-- o anki psikolojisine göre başına buyruk açıklama yapamaz. Bu, kulübün iletişim politikasının önemli bir parçası olan tercüman için de geçerli. Resmi sitede yayınlanan açıklamalarda dil ve üslup açısından iyi bir standart yakalanmışken aynı özenin çok daha kritik noktalarda (ör: teknik direktör-oyuncu diyaloğundaki köprü pozisyonunda) gösterilmemesi hakikaten anlaşılmaz bir durum.

Pan Monroe dedi ki...

hayır bir de şaka gibi diyor ki Sezgin "biz sana iş verdik, ekmek verdik.. işsiz geziyodun"

ulan nasıl ya? sanki evine bahçevan diye alıyo eşşoğlusu.

AslanlıYol dedi ki...

Koskoca Galatasaray kulübünde bir pozisyon ancak bu kadar küçültülür. Aslında aynı lafı bu hırboya iş veren zat-ı muhterem de etse olay hallolcak :)

Adem dedi ki...

Senin gibi Galatasaraylılar artmadıkça bu takımın durumu düzelmez gibime geliyor.

Ellerine sağlık.

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.