5 Ekim 2010 Salı


Ünsal Oskay'ın ölüm yıldönümüne yaklaşık 15 gün var aslında. Fakat onu, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi "öğretmeni" (belki de en güzel marksisti) olarak tanımladığım bu güzel adamı, tek bir günde, gelir-geçer bir sayfa üzerinde rutince anmaktansa, tüm ekim ayını onun insancıl güzelliğine ayırmak istedim ben.

İyi kötü "söz" üzerine bir paylaşım bu; ve her ne samimiyette olursa olsun, gündelik varoluş biçimimizin içindeki "sıradan insan" kabuğumuzu bir şekilde bu tarifi geniş zamanlı  "söz" le kırabiliyoruz. O sözün şekli de, içeriği de, bizim dışımızda bir güzergah izleyen bu 'sıradan insan' ı değil,  kendimizi temsil ediyor.Bu söz bazen bir kelimedir, bazen anlamını zamana bırakan bir sestir, bazen bir renktir, bazen bir görüntüdür.


Julio Cortazar, 'Başsızlık' adlı kısa öyküsünde, cellatın maktüle mırıldandığı son sözlerden bahsederken, "Kendi başlarına çok güzeldiler, ve fakat tekrar edile edile ilk anlamını yitirmişlerdi" der.  Söz böyledir bizim için. Çoğu kez ne söylediğimiz değil, onu nerde,nasıl ve  neden söylediğimiz daha önemlidir. Bu, sevdiğini söylerken de böyle, ayrılmak istediğini  anlatmaya çalışırken debelenirken de, tropik sayfiye  yörelerine gitmeyi ve burda yaşlanmayı düşlediğimizi karşımızdaki ari dinleyiciye aktarırken de böyle. Çünkü tek başına hiçbir anlamı yok tüm bu sözlerin. Absürdler. Tabi bunu motife dönüştürüp dönüştürmemek de sizin elinizde. Fakat "kalenderlik" diye altını çizdiğim şeylerin bu motiflere müptela olmak olduğunu sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. "Hacı salaş meyhaneye gidelim, müzeyyen dinleyelim, hiç salaş meyhane kalmadı yea" diyen anguttan bir farkınız yok bu durumda sizin.

Ne var ki, işte bu "söz" ü merkeze koyduğumuzda, birşeyi de göze alabilmelisiniz. Varoluşunuza burdan varmak istediğinizde korkunç bir yalnızlığın esiri olmak da olası bir tehlikedir. Üstelik hiç de elit bir yalnızlık değildir bu. Siz, varolan tüm bu oluşumun, "total kurum" diye adlandırılan şeyin bizzat bir parçası olduğunuz halde, onu yaratan, onun devamlılığını sağlayan düzenin bir dişlisi olmanıza rağmen, onunla yaşamaya alışamıyorsunuzdur. Ve size bir sır vereyim; bu,  günümüzde hiç de "fiyakalı" bir vaziyet değil.

"Dünyada en güzel mutluluk, aptallaşmış bir kafayla değil; yorgun da olsa, kendi ışığını kendisi arayıp bulan, yavaş yavaş kendini aydınlatabilen, yavaş yavaş eşini dostunu aydınlatabilen ve onların saçtığı ışıktan da yaranlanan, cemaat haline gelmiş, 'kaçkınlar sürüsü', aydınlar sürüsünün yanına yaklaşmaktır..
Mektepli, İstanbul'da Beyazıt'taki... (Çınar ağaçları duruyo mu kestiler mi n'aptılar? Tamam duruyo evet evet) Oralarda bu insanların kokusunu almak, bir araya gelmek. Saçmasapan da gözükse, bir iki laf etmek..."
                                                                                  Ünsal Oskay

Oysa şimdi, bu birliktelik için çınar ağaçlarının kesilip kesilmemesi de farketmiyor. Başka bir hayat bu, başka bir köy. Çok seslilik ve renkler arttıkça tek tipleşiyor, aynı şeyleri bilmeden tekrarlamaya başlıyor, akabinde anlamaktan da uzaklaşıyorsunuz. Savunduğunuz her söz aslında kendinizle yaptığınız bir hasbihal değil,bir form. O müziği neden sevdiğinizi bilmiyorsunuz, o günbatımına karşı rakı içerken neden vecd duygusu yaşadığınızı, bloğunuza neden o resmi koyduğunuzu, o alıntıyı neden yaptığınızı da bilmiyorsunuz. Öte yandan, bok atılan modern insanın neden tripleks bir evde oturmak istediği gayet açık ve net bir anlam taşıyor. Hep böyleydi.

Bana göre günümüz okur-yazar insanındaki "nefret" duygusunu körükleyen de bu sakınma duygusu. Çünkü siz, kendinizle özdeşleştirdiğiniz tüm bu sözleri aslında paylaşmaktan imtina ediyorsunuz. Çünkü işbu köyde, 'sergilemek' paylaşmaktan her zaman bir adım önde, bilerek veya bilmeyerek. Ve de bu yalnızlığı tetikliyor.

Oskay'ın ilk gençlik rüyası: Özcan Tekgül
Ünsal hoca gibi adamların yokluğu bu yüzden doldurulmuyor, doldurulamayacaktır da.  Bana Adorno'yu sevdiren de, güzel bir öpücük için Adorno'yu tereddütsüz satmayı öğütleyen de bu güzel
 insandır. Ki affetmem, satarım. Toprağın bol olsun hocam.

akabinde buradan buyrun.
www.tips-fb.com

0 izleyici sahaya girdi:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.