17 Mayıs 2011 Salı


Henüz resmi olarak kayıtlara geçmeden, Fatih Terim'in adı yepyeni bir tartışma ve ayrışma gündemini de beraberinde getirdi. Benim bu tartışmada hangi tarafta olduğum kısmına gelmeden evvel, öncelikle bu ayrışımın sebeplerini deşmekte fayda var.

Galatasaray'ın 10 yıl içinde kademeli olarak çöküşünü izledik. Ve bu çöküşlerde sıklıkla sarhoş olup eski sevgililerine histerik dönüşler,manevralar sergiledi bu kulüp. Herseferinde de daha sert sonlarla, daha gerilimli ayrılıklarla bitip başa dönüldü. Tüm bunların, artı bu dönem içine sıkışan Rijkaard gibi büyük bir adımın üzerine yeterince yazıp çizdik.. Tekrar tekrar deşmek hem bana,hem de okuyuca eziyet olur. Lakin bugün, vardığımız noktada tazeliğini koruyan bir Terim gerçeği var. Bu gerçeği sorgularken de, evvela kendimizden; sadece galatasaray değil, tüm ülke gerçeğinden başlamak, bana göre en hayırlısı. Çünkü vizyon, tüm ülkenin; medyadan, sokaktan ve tribünden direkt entegre olduğu bir konu için, tek başına bir şirketin, kulübün altından kalkabileceği birşey değil.

Terim'i getirmenin "vizyonsuzluk" olduğunu düşünen bir kitle var, ki buna katılıyorum. Galatasaray'ın önünde seçebileceği tonla hoca vardı. Yeni bir başlangıç, yeni bir soluk kazanma adına ..Üstelik Terim'le bu 10 yıl içinde bir kere denenmiş, bir hayıra vesile de olmadığı gibi; kulübün düşme hızında payı olmuş. Fakat esas soru şu ki; Eğer Van Gaal gelmiş olsaydı, bu bir vizyonun, hedefin varlığını mı kanıtlayacaktı bizlere? İşte tam bu noktada,büyük ölçüde hemfikir olduğum insanlardan ayrılıyorum ben. Benim cevabım "Hayır" çünkü.

Bu ülkede futbol adına vizyon ve hedef diye bahsettiğimiz kavramlar, olaylar bir sonuca bağlandıktan,yani olup bittikten sonra belirlenir. Bunun öncesinde alınan tüm kararlar farazi kararlardır. Evet, Adnan Polat galatasaray adına çok talihsiz bir başkan olabilir; fakat "Rijkaard'ı getirip Barcelona gibi olmak istedik" ya da "Bizi 4-3-3 yaktı" gibi tabirler; aslında bu ülkenin futbol kültürünün ortalamasından soyut laflar değil. Ve malesef ki, hedefiniz ne olursa olsun, ülkedeki bu zihniyetin size izin verdiği kadar yol alma şansınız var.

Jol mü geldi? 2 senelik bir plan mı hazırladınız? Eğer ilk sene işler skor performansı açısından olumlu gitmezse, bu ülkenin zihniyeti ensenize alien gibi yapışır. Buna karşı bir duruş, bir irade gösterseniz bile; takımınızı ve sizi o kadar yıpratır ki,  siz o hedefi elinizden bırakana kadar kambur dolaşırsınız. Sonra bir silkinme, yeni hoca, yeni hedefler, ve alien bir süreliğine sizi terk eder.  Bu kısıtlı süre, yöneticinin bol oksijen içinde alabileceği kararlara olanak tanır ve her defasında hedeflerin vadesi daha da küçülür, küçülür, sizi de peşinden sürükler.. Ta ki bir tesadüfe kadar.

Fatih Terim gelene kadar,  (ki hala resmi değil) gelmesini istemeyen taraftaydım. Şu anda da geldiği için mutlu mesut bir insan değilim. Üstelik Fatih Terim'in futbol dışı yönleri de zaten bu kamplaşmayı iyice perçinliyor. Tonla yanlışı, eksiği, gereksiz fazlalıkları olan bir adam Terim. Fakat şunun da farkına varıyoruz ki, bu ülkede bir Cruyff'un varolmasına zaten ihtimal yok. Bu zemin üzerinde, Cruyff gibi, Rijkaard gibi hocaların başarı adresi de, Terim'in, Aykut'un ya da Daum'un geçtiği yoldan geçiyor: "Kazanmak". Öyle veya böyle kazanmak. Kazanırken bir ritm yakalamak, bu ritmin üzerine alışkanlıklar eklemek ve o bozuk zemin üzerinde "elle tutulur bir takım" yaratmak. Sonuncu olabileceği bir grupta son 5 dakikada maç kazanmak, uefaya kalmak, ve kupayı eve getirmek..  Öyleyse, ülkenin her kulübünün,gelen her hocadan Terim yaratmaya çalışmasıyla, Terim'i getirmek arasında ne fark var ki?
www.tips-fb.com

2 izleyici sahaya girdi:

M.Cagdas dedi ki...

Katiliyorum, ben de Terim hastasi degilim ama su durumda cok fazla secenek goremiyorum, Jol ya da herhangi yabanci bir hoca ile tekrar basa sarip bir ileri bir geri olur gibime geliyor. Hem madem boyle bir isim dusunuluyor (gerci cok tanimiyorum acikcasi) ve yeni bir vizyon olusturmak niyetindeyiz (bu sefer gercekten), Rijkaard'a tekrar teklif goturulsun.

Terim icin bu sefer ikinci doneminden cok farkli olacak. Zaten dibe vurmus bir takim alacak ve gosterecegi en kucuk gelisme bile basari olarak algilanacak. Bir oncekinde ise zaten cok basarili olan bir takim almisti ve ayni basariyi hem de tum kadroyu yenileyerek elde etmesi cok zordu. Arti yine ikinci donemde kendisini tanri olarak goren bir Terim vardi. Milli takimdaki basarisizliklari egosunu biraz torpulemistir diye umuyorum (gerci aradaki avrupa ucunculugu bu savi gecersiz kilabilir eger bunu kendi basarisi olarak gorduyse)
Yani kisaca bu sefer kaybedecegi cok fazla sey yok, kisa vadede alinacak kucuk basarilar bile ileriye gitmede itici guc olur diye dusunuyorum.

fazıl dedi ki...

Sevgili PAN...Şiir gibi yazmışsın.Teşekkürler.
Düşünen,sorgulayan kafa yapısı mutlaka doğru analizler yapmana neden oluyor.
Ben bunlardan biraz umutlanmıştım ama yine olmadı..Belçika'da da yaşasa yine de mal bizim mal ! Etrafı da bu topraklarda yaşayan canım ülkemin necip yerli malı-yurdun malı halis sumerbank pazenleri..basmaları.
Yunanistan kadar olamadık..Otto Rehagel'i getirdiler ulusal takımın başına , ülke futbolu kalkındı..(üstelik şu anda boşta !)
"..Eski sevgililere histerik dönüşler." Allegorisine bayıldım.Belki en net ironi de kişi "Zoraki Başkan" zaten . Bence "kaybedenler kulübü" çok iyi hatta süper filimdi ...
sevgiler.fh

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.