8 Mayıs 2010 Cumartesi

Hocalık üzerine tez yazdıracak, Steve McClaren diye güncel bir somut var elimizde;



Eski Ferguson asistanı, Middlesbrough'la başladı "esas adam" kariyeri.Hatta "bakalım bu Ferguson çırağı neler yapacak?" diye merakla takip etmiştik onu.İzlediniz mi bilmiyorum tabi, McClaren M.Brough'ya son çeyreğin en güzel ve eğlenceli topunu oynattı,f.a cup ve uefa kupasında finale taşıyıp süper işler yaptı.Çok ayrıntılara girmeden geçiyorum,zaten biliyorsunuzdur, ama özetle; buraya kadar gayet güzel bir çıkış,taze bir hoca için.


Ardından Eriksson sonrası bunalım içine giren İngiltere Milli takımının başına geçti. Ve takımını 2008 Avrupa şampiyonasına taşıyamadı McClaren. Resmen aşağılanarak, alay edilerek kovuldu Hırvatistan maçı sonrası. Hele ki o meşhur şemsiyeli görüntüsü dilden düşmez bir efsanedir. Yine ayrıntılara girmiyorum, özetle; büyük bir fiyasko..


Bitmedi,adım adım güncele geliyoruz. Milli takımdan sonra Twente'nin başına geçiyor McClaren. İlk sezonunda AZ hegomonyası arkasında rakiplerini geçip ikinci oluyor. Bu sezonsa bombayı patlatıyor ve gayet çekişmeli bir mücadelenin ardından Ajax'ı sollayıp şampiyon oluyor Twente. Kulübün tarihindeki ilk şampiyonluk bu. Yine Özetle; Vay anasını!


Yani bu adam Lampard'lı Rooney'li müthiş kadroyla avrupa finallerine gidemeyip, Bryan Ruiz'le, Nkufor gibi bir emektarla Twente'ye tarihinin ilk şampiyonluğunu yaşattı. Bu iki olay arasından "hangisi daha ilginç?" diye sorulsa, "İngiltere gibi bir devi uluslararası bir turnuvaya taşıyamamak" diye cevap veren çok insan olur.Çünkü "düz-mantık" dediğimiz şey bunu emreder bize.Olaya böyle baktığınızda işin içinden çıkamayız. Mütevazi oyuncularla çok iyi iş çıkartan da, süper yıldızlarla çuvallayan da aynı adam çünkü..Halbuki futbolun koşulları böyle değildir. Futbolu böyle konuşamazsınız.



Capello bir efsaneydi Milan'da, kupa canavarıydı. Sonra Real Madrid'e gitti, onu da şampiyon yaptı.Ama "adamın futbol tarzını fazla defansif bulup" gönderdiler. Çünkü bir kültürü vardır Madrid'in seversiniz veya sevmezsiniz. Ama asıl konu bu değil. Capello Milan'a döndü tekrar ve Juventus'tan 30 puan fark yedi o sezon, Milan'dan şutlandı. Sonra Roma'yı şampiyon yapıp bir de Roma'da efsane oldu,ki artık futbol tarzı da değişti Capello'nun. Arkasından yine Madrid'in başına geçti, başarısız bir sezondan sonra yine kovuldu.. Ya bu adam iyi mi kötü mü lan? Futbolu mu unutuyo ara sıra?







Tekrar ana konuya dönelim, McClaren "şu anda" başarılı bir hocadır kesinlikle, birçok takımın listesine de eklendi haliyle. Lakin "iyi" bir hoca mıdır? Düz mantık burda bize nasıl bir cevap verebilir ki? Hani Rijkaard için tanım daha rahat ve kolay. Rotterdam'la çuvallamış,Barcelona'yla zirveye çıkmış,bizde yine çuvallamış. Haa, demek ki bişey yapmıyo bu adam yıldızlarla oynayabiliyo sadece."İyi hoca" değil... E peki McClaren'ın derdi ne o zaman? Ona da "yıldızlara söz geçiremiyor, çömez" mi diyelim?



Gelecek sezon McClaren'ı getirsek Galatasarayın başına, başarılı olacağını kim garanti edebilir? Velev ki 5. olduk yine, peki bu durumda "McClaren kötü bir hoca" mı diyeceğiz? Eğer bunu dersek bunu hangi kritere göre söyleyeceğiz? Teknik direktörlük böyle birşey değil.Başarı dediğimiz şey güncelliktir futbolda,bazen bir sezondur, bazen bir kupadır, ve asla garantisi yoktur başarının. Bazen oyuncularınız sizi anlamaz, bazen iletişim kopukluğunuz olur yönetimle,kimi zaman tamamen kültürel problemler devreye girer,bazen de hiçbir nedeni olmaz, sadece şanstır. Ama başarının somut bir formülü olsaydı, emin olun 2010 yılında bunu kimseden gizleyemezdiniz. Bir hocanın elinde süper bir teorisi olabilir, ama bunu her takımda pratiğe dökemez, o takımın zengin ya da fakir olmasıyla alakası yok bunun sadece, saydığım sebepler bütünü ve daha fazlası devreye girer.


Ben bugün ortalama bir premier lig takımının yaptığı idman programını, 5e 2, 6ya 2 pas çalışmalarını,güç yüklemelerini falan biliyorum, merak ettiğim için, bir işime yarayan ya da çok özel bilgiler falan değil.Günümüz teknolojisinde her isteyen biraz  araştırıp ulaşabilir. Şimdi ben bu bilgilerimi formülize edip Sivasspor'la paylaşsam, Tottenham gibi oynar mı Sivas? Bununla beraber, eğer ben çıkıp da " Denizli'den daha iyi çalıştırırım Beşiktaş"ı, neler neler biliyorum" dersem, biri de çıkıp bana kıçıyla gülmelidir,hatta enseme bi şaplak atmalıdır, bunu yapmazsa vahimdir zaten.



Bir hocayı iyi yapan,onun çalıştırdığı takımdan bağımsız durumudur, futbola nasıl baktığıdır, oyuncularına bu oyunun güzelliği ve coşkusuna dair ne kadar şey aşılayabildiğidir,oyuncusunun ufkunu ne kadar geliştirebildiğidir.. Ve uzun vadede kafasında ne gibi bir kurgu olduğudur. 
 
Bugün McClaren başarılı, yarın olacağının asla bir garantisi yok. Ama bizi asıl ilgilendiren şey, gelecek vaadeden bu hocanın önümüzdeki yıllarda kendini bu oyunu güzelleştirmek adına ne kadar geliştireceği.
www.tips-fb.com

4 izleyici sahaya girdi:

Adsız dedi ki...

Hani futbol üzerine konuşuyoruz, geyik yapıyoruz, iyi kötü zaman geçiriyoruz falan filan.. Fakat her şey bir tarafa yazdıkça aslında birbirimizi daha çok tanımaya başlıyoruz. Çünkü cümlelerimizin arasında kendimizi ele veren ya da hayat görüşümüzü ortaya koyan satırlar gizli.. Şimdi ne yalan söyleyeyim üzüldüm açıkçası. Aslında böyle dediğime bakma. Çünkü ben de iyi bir Müslüman sayılmam. Sana bu konuda iyi bir örnek de olamam. Fakat 3.5 milyar yıl içinde her şeyin tesadüfler sonucu oluşmasına da inanamam ben.. Bu kadar canlılar, kompleks sistemler ve birbirleriyle uyum içerisinde çalışan milyarlarca detay.. İçlerinden sadece bir tanesini çıkartsan hayat ya hiç olmayacak ya da bütün aksanı bozulacak. Allah sana akıl vermiş. Aklını kullan diyerek seni düşünmeye çağırmak isterim. Sadece senin imanının kurtulabilmesi için.. Fakat o zaman da bunu bir aşağılama ya da bir hakaret hatta bir saygısızlık olarak değerlendireceksin. Burada ilke defa yazı yazıyorum. Belki yayınlamayacaksın bu yazımı. Amacım tartışmak değil, sadece sana bir el uzatmak, bir şeyler yapmaya çalışmak.. Bunun derdindeyim ben..

Bak şimdi Ersel, Allah her şeyi bizim için yaratmış. Mesela ortalama 48 gün ömrü olan bir bal arısı bütün yaşamını bal yapmakla harcıyor. İsteseydi giderdi hayatını doya doya yaşardı. Fakat Allah ona bir görev vermiş, o da onun dışına çıkmıyor. Şimdi her şeyi bizim hizmetimize sunan Allah, bir arıya bile sorumluluk yüklerken bizi boşu boşuna mı yaratmış olsun?

Mesela gece ile gündüzü bir düşün.. Bir zürafa günde sadece 8 dakika uyur. Biz ise en az 8 saat uyuruz. Şimdi dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü 24 saat değil de 48 saat olsaydı, yani bir günlük süre 2 katına çıksa bizim uyku düzenimizden, iş yaşamımıza kadar her şey felç olurdu. Gündüz yatar, gündüz kalkar, gece yatar ve yine gece kalkardık. Yani dünyanın kendi etrafındaki dönüş süresi bile hesaplanmış.

Mesela havada bulunan %21 oksijen oranı bile bir denge halinde.. Biraz fazla olsa yanıcı maddeler hemen tutuşarak kolayca yangın çıkabilecek, bu oran biraz az olsa da sen sigaranı bile yakamayacaksın..

149.5 milyon km uzaklığındaki güneş bize biraz yakın olsa dünya yanacak hayat olmayacak, aynı şekilde biraz daha uzak olsa yine yaşam olmayacak.. Yani her hangi bir şeyin eksikliği hayatı ya imkansız kılacak ya da bütün aksanını bozacak.. Her şey bir denge halinde, ince bir ayarla yaratılmış. Bunun gibi sana binlerce örnek sayabilirim.

Kısacası her şey bizim için yaratılmış. Allah'ın bizden istediği de tüm bunları idrak edip ona şükretmemiz.

Aslında böyle konuştuğuma bakma. Çünkü ben de günahkar bir Müslümanım. Zaten senin de dediğin gibi insanlar gerçekten acınacak bir halde.. Bu dünya hepimizi aldatıyor malesef.. Gerek nefsimizin peşine düşmüşüz, gerekse bir boşlukta yuvarlanıp gidiyoruz. Ama gerçek bu Ersel..

Pan Monroe dedi ki...

:) ya dostum o değil de, yanlış yerin altına yorum yapmışsın

AslanlıYol dedi ki...

Rijkaard için de benzer şeyleri söyleyebiliriz, hatta defalarca taraftarın sesi köşesinde söylemişizdir. Rijkaard ve onun gibiler birer futbol akademisyeni, düşünürü, teorisyeni. Pratikte her zaman başarılı olacaklar diye bir kaide yok. Mesele "güzel oyun"un gelişimine katkıda bulunmak, temaşa sporu dediğimiz şeyi daha keyifli hale getirmek için düşünce üretmek, hatta son dönemin moda deyimiyle pazarlanan ürünün "marka değeri"ni artırmak.

Kaybetmeyen bir hoca, bir takım olamaz. Modeliniz belli koşullar, varsayımlar altında çalışıyor olabilir, mühim olan modelinizi uygulamaya dökebilmek için o koşulları oluşturabilmek. Rikaard'ın lig boyunca "kalite"den kastettiği de bu. Elindeki oyuncular modelini kavrayan ama uygulayamayan, modelini kavrayaman ve dolayısıyla uygulayamayan, modelini kavrayan ve uygulayanlardan oluşuyor ve maalesef üçüncü grubun sayısı bir hayli az.

Başarı kriterleriyle ilgili bu ülkenin sorunu var. GS'de şu ankinden daha da başarısız olabilir, ama bu onu kötü hoca yapmaz. Mühim olan proaktif davranmak, ortaya özgün bir model koyabilmek. Bu modelle, Barcelona'da bile olsa, bir kez dahi başarılı olduysan (veyahut modelinin "gerçekçi" koşullar altında başarılı olma ihtimali var ise) iyi hocasındır, olay bundan ibaret.

Lucescu ve Mourinho'ya saygı duyarım, çünkü kafalarında takımlarına ezberletebildikleri,izleyene "hah işte bu Lucescu/Mourinho takımıdır" dedirtebildikleri bir model var kesinlikle. Futbolda savunma temelli oyunlar da keyif verebilir kimi zaman, savunma yapmak da bir sanattır neticesinde.

Ben harbiden sıkıldım futbolun bu kıstasların tamamen dışında, sürekli puan veya puanlar çerçevesinde değerlendirilmesinden. Gerçekten midemi bulandıran futbol programlarını, gazeteleri okumayı bırakalı çok olmuştu, kendim yazar sevdiğim birkaç adamı okurum bana yeter diyordum ama sanırım kötü iyiyi kovuyor, artık içimden yazmak bile gelmiyor, meydan bir şekilde futbolu rakamlara indirgeyenlere, onu çıkar bunu sokçulara, ben dememiş miydimcilere kalıyor. en son bir ay önce yazdım bizim her zamanki platforma, severek takip ettiğim "mahalle takımı" yazmayı bıraktığını açıkladı, bir bir azalıyor bu konularda yalnız olmadığımı hissettirenler, ben dahil :) ama seni okumaya devam, ellerine sağlık!

Pan Monroe dedi ki...

@aslanlıyol

dostum çok teşekkür ederim öncelikle ve kusura bakma, daha önce yanıt verecektim ama yoğunluktan dolayı veremedim. Rijkaard konusunda uzun bir süre yorum yapmak istemiyorum artık çünkü daha fazla yaparsam adamdan soğuyacam :) adam bana futbolun endüstri olduğundan bahsediyo. Lan endüstri de sana mı endüstri angut? Sanki şampiyonlar liginden taha'ya fon ayırıyolar, alem adam ya :)
Lafın özü kırıldığım ettiğim yok, biliyosunuz sizde, sadece insan delirecek gibi oluyo, cevap vermeden duramıyorum, sonra bi de cevap verdiğim için deliriyorum, tuhaf tuhaf işler :)

@ Adsız

seni adsız seni, bi yerlerden tanıdıksın sen ama :) Dostum bu tarz konuları konuşmayı hiç sevmem. O yüzden pek bi cevap veremedim sana. Uzun uzun da yazıp emek vermişsin, sağolasın. Bu da ne kadar düşünceli ve incelikli bir insan olduğunu gösteriyor. Ama umarım beni de olduğum gibi kabul edersin.




Bu arada olur da birgün "ben de burda bişeyler karalıyayım" derseniz, e-posta gönderin bana yazar olarak kaydedeyim sizi. Böylece bu yorum denetimi tatsızlığını burda da çekmezsiniz. Bir de uzun uzun ahkam kesersiniz, bu vaadettiklerimi yabana atmayın :)Tekrar teşekkeürler.

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.