3 Şubat 2011 Perşembe


Eldeki kadro, hep bahsettiğimiz "kimya" adına sıkıntılı. Bazen teker teker kalbur üstü oyunculara da sahip olsanız; bu oyuncuların birlikte uyum içinde oynama şansı yoktur, uyuşmuyorlardır. Kaldı ki, tek tek baktığımızda dahi bu bizi nereye götürür, götürse bile bu adamların kaçı sağlamdır, tüm bunlar galatasaray için sıkıntı. Artık Mustafa-Ayhan-Barış açılımları yapmak istemiyorum bu satırlarda, bu bizi bir yere de götürmüyor zira. Öyle veya böyle var bu adamlar.

 Galatasaray'ın omurgasını bu şartlarda sağlamlaştıran çok önemli pamuk iplikleri var: Neill-Cana-Baros üçlüsünden en az ikisi sahada olduğunda işler galatasaray adına daha da kolaylaşıyor, hedef belirlemek de mümkün hale geliyor. Bu üç adamın önemli ve kritik ortak özellikleri var. En önemli ortak özellikleri ise futbol adına, hele de bugün çok ölümcül birşey: Hamle..

  Hamle, reaksiyon, ya da etkiye tepki; adını her ne koyarsanız koyun; size sadece saniyeleri kazandıran bu detay, o saniyelerle beraber maç kazanmanınıza da yardımcı oluyor. Şöyle ki; "Neill ile Servet'in, Cana ile Ayhan'ın ya da Sarp'ın, ya da Baros ile Kazım'ın ne farkı var yahu?"
Sorusuna verilebilecek onlarca cevaptan belki de en elle tutulur, somut olanı da bu hamle meselesidir.

Baros müthiş bir son vuruş ustası mıdır? Hayır. Fakat tüm diğer zihinsel özelliklerinin yanında, ona bir saniye erken vuruş yaptıracak bir hamle yeteneği vardır. Bundan da ötesi, bu yetenek ona "ikinci hamle" şansını getirir.. Örneğin topa vurur, yere düşer. top kaleciden seker, Baros yerdeyken ayağını ikinci kere uzatır.. vs vs.  Sahaya boyuna bir hayali hat çekip kilit oyuncuları buna göre nitelediğinizde bahsetmeye çalıştığım şey kafanızda daha net şekillenecektir. Hemen karşı örneğini verelim;  Cana rakip oyuncuya kayarak müdahele yapar, adam topu kurtarır, Cana kalkıp ikinci hamleyi de yapar; ve o bir saniyelik hareket, farkında olmadan maçın bütün akışını değiştirir. Neill ile Cana'yı değerlendirirken bakmamız gereken en önemli ayrıntı, top rakipteyken aldıkları pozisyonlardan ziyade, başlamadan kestikleri sayısız ataktır. Savunmada ya da savunmanın önünde de oynasalar; örneğin bu akşamki maçta elinize kağıt kalem alıp ,"kaç serseri topu rakipten önce araya girip kestiklerini"  saymakta fayda var. İlk hamleyi mutlaka rakibin o bölgedeki pivotuna yaparlar.

  Galatasaraydaki temel sorunlardan biri, futbolun herşeyden önce bir spor olduğunu, ve bir sporun da öncül olarak atletlerle yapılması gerektiğini unutmuş olması. Aydın'ın ya da Emre Çolak'ın, belki de yarı yeteneklerindeki Sabri kadar ofansif katkı yapamıyor olmasındaki tek sebep, Sabri'nin çalışkanlığı değil; sadece bu çalışkanlıktan mütevellit olmayan ve sabri'nin doğuştan gelen doğal atletliğidir. Sabri de çok koşar, S. Kurtuluş da çok koşar. Ama Sabri çok iyi zıplar, çok daha esnektir, çabuktur, hamle gücüne sahiptir, balansı yüksektir. Bu güç onda patlama etkisi yaratır ve sabaha kadar dalga geçseniz de onu maç içinde sorumlu olduğu boydan boya çizgide defalarca aynı korunan enerji ve tempoyla öne taşır. Hep söylüyoruz; mesele çok koşmak değildir. Eğer siz 60. dakikadan sonra beyniniz ve ayağınız arasındaki bağlantıyı kopartacak bir efor sarfediyorsanız,gücünüz bu kadarsa, isterseniz 180 dakika aralıksız koşun, yine de saha içinde bir halta yaramaz bu. Atletlik, bu koşuyu yaparken konsantrasyonunuzu maksimum seviyede tutmak için önemlidir. "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" lafı haybeye edilmiş bir laf değil.

Atlet olma meselesine en güzel karşılaştırmalardan biri de Hasan-Arda ikilisidir. Bize Arda'yı sevdiren en büyük özelliği, hep doğru tercihler yapmasıydı. Bugün bunu birşekilde yapamıyor olması, bize Hasan Şaş'ın kötü dönemlerini bile özletiyor. Çünkü Hasan yanlış tercihler de yapsa, berbat da oynasa, temposu ve fizik gücü onu hep oyunun içinde tutuyordu. Fakat Arda'nın böyle bir şansı yok.

İş bu halde; en başta belirttiğimiz kimya zaten mevcut değil. Eldeki oyuncularla sahaya dengeli yayılan ve gücünü ekonomik kullanmaya meylettireceğiniz bir takım yaratmak mümkün değil. Elinizdeki tek silah, temposunu yüksek seviyede tutacak oyuncularınızla rakibinizin saniyelerini çalıp topu öne itebilmek. Şu takımla galatasaraydan samba rüzgarları estirmesini beklemek hayalden başka birşey değil. Neill stopere geçecek. Cana öne, orta sahaya  gelecek. Bu iki oyuncu sayesinde tandem mümkün olduğu kadar öne itilecek.. Anlık patlamalarla, Culio ve Yekta'nın yeteneğine ve insafına bağlı çabuk oluşturulan hücum varyasyonlarıyla da ani goller bulunacak.

Hagi'nin elinde  topu eveleyip gevelemesine ve yayılmasına kolaylık sağlayacak bir Hakan Şükür de yok artık. (Tabi bunun için alınan Stancu şu an kapalı bir kutu) Galatasarayın adam akıllı set hücumları yapabilmesi için zamana ve pek çok başka şeye ihtiyacı var.

Şu an ihtiyacı "olmayan" şey ne diye soruluyorsa, Emre Çolak derim. Zaman kaybından başka birşey değil çünkü, halı saha yaparsak çağırırım. O da başka bi yazıya olsun..
www.tips-fb.com

0 izleyici sahaya girdi:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.