Eğer 1999 senesinin kasımında, sahadaki hakem Türk futbol tarihinin en kritik penaltı düdüğünü, üstelik son dakikada çalmamış olsa, bugün bir çok olaya, hatta bloglara bile yaklaşım çok değişik olacaktı,bu tüm takım taraftarları için geçerli. Futbolda bazı şeyleri oyunun içinde açıklamanıza imkan yok, bunun çok ötesinde.
Galatasaray'ın bu sene sayısız hatası, sayısız bahanesi var. En önemlisi de kuşkusuz temelde, yani kadro oluştururken meydana gelen sorunlar. Ama geriye dönüp koca sezona baktığımızda gördüğümüz başka birşey var. Koca sezonda tek bir maçta bile şansı yanında olmamış bu takımın.
Kötü oynayarak ve tartışmasız "hakederek" kaybettiği 3 tane maç var: deplasmandaki Ankaragücü maçı, kadıköydeki Fener maçı ve yine deplasmandaki Bursa maçı. Bu üç maçta gerçekten çok kötü oynadı. Ne birşey üretebildi, ne rakibini durdurabildi.
Diğer kaybettiği maçlarda çok mu iyi oynadı peki? Hayır ama, öyle ilginç maçlar ki onlar.
07. Hafta Galatasaray - Eskişehirspor : Öne geçiyor, tempolu oynuyor, 2. gol bir türlü gelmiyor. Sonra uzaktan atılan bir şut savunmaya çarpıp gol oluyor. Kalan dakikalarda biri kale çizgisi önünde olmak üzere sayısız gol kaçırıyor Galatasaray. Sonuç : 1-1
15. Hafta Galatasaray - İstanbul Büyükşehir Bld.Spor: Yine öne geçiyor, son dakikaya kadar 2. gol bir türlü gelmiyor. Son dakikada kendi sahasına kümelenmişken ceza sahası dışından bir topla galibiyeti bırakıyor. Sonuç: 1-1
22. Hafta Beşiktaş - Galatasaray: Kadro sıkıntısı içinde iyi savunma yapan bir takım. Yine golü buluyor, yine son dakikada karambolden golü yiyor. Sonuç: 1-1
Şimdi gelelim müthiş dönemece:
24. Hafta Eskişehirspor - Galatasaray: İlk 10 dakika skoru 2-0 yapabilecek bir galatasaray var. Atamıyor golleri. İlk yarının sonlarına girilirken Mehmet Topal rakibe bir pozisyon hediye ediyor, rakibi "eliyle" bir güzel düzeltip golü atıyor. Devrenin sonunda öne geçen Es-es, ikinci devrenin hemen başında tuhaf bir gol daha atıp maçı kazanıyor. Sonuç: 2-1
26. Hafta Trabzonspor - Galatasaray: Eskişehir maçının birebir kopyası nerdeyse. Yine ilk 10 dakika net 3 gol pozisyonuna giriyor galatasaray. Bir tanesini atsa maç bitecek belki, olmuyor. İlk yarının sonuna girilirken bu sefer Topal rolünü Emre'ye bırakıyor. Rakibe yay önünde hediye edilen bir top ve sonuç: 1-0
27. Hafta Galatasaray - Fenerbahçe: Fazla söze gerek yok. İki takımın da öncelikli amacı yenilmemek. Dos Santos boş kaleye atamıyor, Selçuk 40 metreden sallıyor oltayı. Sonuç: 0-1
28. Hafta Sivasspor - Galatasaray: Bu maç aslında araya sokulmayacak motivasyonsuzlukta bir maç. Bir nevi galatasarayın havlu atışını resmeden tablo. Lakin yine son dakikada yiyor golü. O gol ş. liginden ediyor.
saydığım son dört maçtan 12 puan çıkması an meselesi. Ama çıkan puan 1.
Şimdi kimse bir sezonun bahanesini şanssızlığa yüklediğimi düşünmesin. Bu maçlar da dahil, hatalar, konuşulması gerekenler gün gibi ortadayken üstelik. Lakin benim söylemek istediğim, bir takımın koca bir sezonda hiç mi şansı tutmaz arkadaş? "Şu maçı da şansa aldık ama neyse artık atlattık" diyeceğimiz bir maç bile olmaz mı? Şu maçların bir çoğunu galatasaray farka taşıyabilecekken puan kaybediyor. "Bu şans değil beceriksizlik" diyen insana da şunu sormak istiyorum: Yahu boş kaleye topu yollayamayıp 40 metreden aheste geleni içeri almak hangi beceri kriterine göre açıklanabilir ki?
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ
2 yıl önce
0 izleyici sahaya girdi:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.