18 Haziran 2010 Cuma


Blog yazmaya başladığımdan beri konu dönüp dolaşıp aynı noktada tıkanıyor. Yok işte arkadaş! Futbolcu falan yok artık. Hani "yeni" sevmeyen huysuz babalar gibi "Bunlar da topçu mu ya, bi Rivelinho vardı bizim zamanımızda"  hadisesini çoktan aştığını hepimiz biliyoruz bu durumun. Çünkü daha 4 sene önceki dünya kupasıyla aradaki derin farktan bahsediyoruz : Zinedine Zidane.

  Büyük futbolcuyu; kesitlerle, anlık aksiyonlarla algılamanız mümkün değildir. Çünkü büyük futbolcu için tüm bunlar araçtır; vizyonunu işlevselliğe döken bir araç. Temcit pilavı gibi endüstriyelleşen futboldan bahseden sözde kar ortaklarına inat, bunu anlatmaya çalışıyorum. Gelişen hiçbirşey yok, futbol ve futbolcu git gide ergenleşiyor.  Ve bu kontrol futbolunun ergen yıldızları 10 sene öncesinden çok daha fiyakalı bir ambalajda önümüze sunulduğundan, beklentileri karşılamaları da mümkün değil. Messi'yi  tüm bunlardan ayrı tutarak konuşuyorum. O günümüzün tek yıldızı. Daha doğrusu, son 20 senenin dünya kupası efsanelerine baktığımızda, o etkinin tek karşılığı.

1990 - Diego Armando - Stojkovic - Mattheaus
1994- Hagi - Romario - Roberto Baggio 
1998 - Zinedine Zidane - Michel Laudrup -  Ronaldo
 2002 - Ronaldo
 2006 - Zinedine Zidane


Son üç kupaya baktığımızda aynı iki ismi ikişer kere görmemiz ne kadar enteresan değil mi? Halbuki Zidane "jübile" maçına çıkarken geride bırakılmış,sezon boyunca şişirilmiş bir Kaka-Ronaldinho ikilisi vardı. O ikiliden biri bugün kupada yok.


Kimse benim de "yeni" yle ilgili bir takıntım olduğunu sanmasın. Bugün oynayan bütün yıldız oyuncular da, bu geride kalan ikili de çok iyi futbolcular benim gözümde. Brolin de öyleydi, Kennet Anderson da öyleydi, Brehme de öyleydi. Ama verdiğim listeye Brolin'i, Bebeto'yu ya da Davor Suker'i dahil etmeyişimin sebebi, konunun çok yetenekli ya da flaş yıldızlarla alakası olmayışındandır.

  Bu boşluğun yarasını bugün en çok iki takım çekiyor. Biri Fransa, diğeri de Real Madrid.  Çünkü ikisi de bir gelenekten koptular, o gelenek de Zinedine Zidane'dı. Fransa Ribery'yi, Real Madrid'de Ronaldo'yu öne çıkartıyor . Ama bu iki adamın da bütün meziyetleri "topla oynadıkları bölge ve topun ayaklarında olduğu an" la sınırlı olduğundan, işte o "endüstriyel futbol" gazlamasını makul bir gerekçe olarak sunmak vazife kabul ediliyor. Biraz daha bizim buralara gelince çok enteresan başka bir hastalık var. Galatasaray'ın 10 numero sevdası. Tabi Hagi'nin yerine Lincoln'ü itelemenin yanında, Zidane'ın yerine Kaka'yı itelemek çok daha masum bir girişim.


 Fransa'nın düştüğü durum hiç sürpriz olmadı benim için.. Senelerdir "ekol" olarak gazlanan, ülke genelinde ortak altyapı mantığı diye böbürlenilen şeyin aslında Zidane'dan ibaret olduğunu da biliyorduk. Fransa kötü bir takım mı? Değil. Oyuncuları? Çok iyi.. Ama sadece çok iyi, "büyük" değil. Fransa Zidane'la büyüktü. Çocukluğumdan beri nedensiz desteklediğim İtalya karşısında finalde kendisini destekletecek kadar büyüktü çünkü Zinedine. İki dakka rahat durup o kafayı atmasa, büyük ihtimal son kupasını da kazandıracaktı Fransa'ya.

Son Brezilya-K. Kore maçında Üründül yine muhteşem bir tespit yapıp, artık her takımın defans yapmayı öğrendiğinden, bloklar arası bağlantıdan,takım savunmasından bahsetti (normalde de hiç bahsetmez, hayret)
Selam olsun Marcelo Bielsa'nın Şili'sine diyorum, başka da hiçbirşey söylemiyorum..
www.tips-fb.com

0 izleyici sahaya girdi:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.

 

Copyright 2010 Kalender Libero.

Theme by WordpressCenter.com.
Blogger Template by Beta Templates.