5 ay önceye git. Dünya kupasına. La Masia çıkışlı, Barcelona orjinli İspanya, turnuvada tiki taka dominantlığını sağlarken, eski yıllara göre hata payını neredeyse sıfıra indiren, paylaşımcı ve üçgenli futboluyla rakiplerini bir bir alt ediyor ve kupaya uzanıyor. Bu kupanın ve İspanya'nın analizi fazlasıyla yapıldı.
Fakat gözardı edilen en önemli şey, o turnuvada Şili-İspanya eşleşmesinde, Şili'nin maçın ilk 20 dakikasındaki (hatta ikinci yarının ilk 20si de dahil) İspanya'ya turnuvanın en beklenmedik ortamını hazırlamasıydı. Bielsa kimsenin yapmadığını yaptı, skoru lehine çeviremedi, ve lakin..
Gidelim 6 ay önceki Barcelona-Inter eşleşmesine. Mourinho, tecrübeli ve kalifiye savunma oyuncularıyla derin bir defans hattı kurguladı ve Barça'nın pas trafiğine çok da karışmayıp final aksiyonlarını kitledi. Bu, dönem için çok tartıştığımız, Barcelona futbolunu durdurmanın tatsız yollarından biriydi ve başarılı da oldu. Keza aynısını Hiddink de başarmıştı ta 2 sezon önce, son dakika yenen Iniesta golü olmasa, "başarı" başka adresten yazılacaktı.
Wenger'in çarşamba akşamı yaptığı şey, son yılların en sükseli galibiyeti olarak futbol sayfalarına yazılmalı. Bugün pek çok listede son 10 yılın en iyi teknik direktörü olarak gösterilen Arsene Wenger; neden kupa başarısı konusunda sınıfta kalmasına rağmen Mourinho gibi başarı arsızı bir hocanın üstünde gösteriliyor bu listede, işte sebep de tam bu yüzden: Çünkü futbol, başarıya ve başarısızlığa giderken takip edilen yolların bizi fazlasıyla ilgilendirdiği bir oyun.
Barcelona, hem geçen yıla oranla çok daha güçlü ve zaaflarını gidermiş bir takım, hem de yine geçen sene Emirates'te, Arsenal'e küçümsenmeyecek bir hezimet yaşatmış. Hani maç öncesi fotoğrafa baktığımızda, olasılıklar Arsenal adına çok da parlak değil. Üstelik eldeki kadro yapısıyla, isteseniz de Mourinho stili bir yarı alan savunması yapamayacağınız aşikar.
Barça'nın pas trafiğindeki anahtar sözcük "çoğalmak" .Neredeyse Valdes'in bile dahil olduğu, her bölgede rakibinden daha fazla adam bulundurup 5e 2 idmanına çeviriyorlar maçı. O kadar net ve temiz bir oyun içi sirkülasyonları var ki, siz herşeyi önceden bildiğiniz halde engelleyemiyorsunuz. Zira set hücumunda bu kadar çok savunma arasına oynayabilen bir takım yoktur dünya üzerinde. Bağıra bağıra araya oynuyorlar, çünkü aynı anda 3-4 alternatif yarattıkları için takip etme şansı yok oluyor rakibin.
Tek zaafları, çıkış noktasında baskı yediklerinde sersemliyorlar, ki böyle riskli bir baskı karşısında reaksiyon gösterebilirlerse de, bu zaaf onlar adına avantaja dönüşüyor ve siz ne olduğunu bile anlamadan Barcelona maçı 3 lemiş oluyor. Mükemmel bir takım. Yense de yenilse de, bu açık.
Bielsa, genç ve tecrübesiz kadrosuyla ve deli 3-1-3-3 formasyonuyla Pique ve Busquets'e zulmetti ilk 20 dakika İspanya maçında. O kadar agresiflerdi ki, bu süre sonunda %50-50 eşitliğe kadar yaklaştılar top hakimiyetinde. Çok net fırsatlar yakaladılar ve atamadılar. Ardından İspanya toparlandı, bir büyük kaleci hatasını affetmedi ve skoru lehine çevirdi, maçı kopardı.
Arsenal için de işler aynı seyirde gidiyordu aslında. Çok baskılı başlayan, özellikle Song'u +1 olarak kullanıp rakip defansa musallat eden bir oyun anlayışıyla, ilk dakikalarda yüksek bir tempo yarattılar, fırsatları kaçırdılar ve sazı eline alan Barça, Villa ile öne geçti. O arada işi de bitirebilirdi.. Çok net pozisyonları harcadılar, özellikle Messi'yle. Fakat bu dakikadan sonra,başta Wilshere ve Koscielny olmak üzere standartlarının da üstüne çıkan bir Arsenal, ve daha da agresifleşen bir yüksek-çizgi savunması izledik. Arsenal "gerekirse uğrunda 4 yerim ama ben sana bu golü atacam arkadaş" dedi ve oyunu resmen Barcelona sahasına yıktı.Koscielny, Clichy gibi oyuncuların, bu kadar önde kurulan bir defans hattındaki eforları inanılmazdı. Hem topu çok daha iyi geri kazandılar, hem de kazandıkları topları kısa pasla öne taşıdılar. Maçın büyük bölümünde Abidal-Pique arasına sıkışan Van Persie, Arshavin ve Bendtner'in oyuna girmesiyle oyun sahasını birkaç metreye geriye çekti ve markajdan kurtulduğu ilk set hücumunda muazzam bir gol attı.
Velhasıl, Arsene Wenger, çok güzel bir takıma, çok güzel bir reaksiyon gösterdi ve "su akar yolunu bulur" minvalinde bir galibiyet kazandı. Kazanamayadabilirdi, bu çok açık. Fakat elindeki genç ve tecrübesiz kadroyla, sırf o 2. yarı oynadığı oyun üzerinden bile ayakta alkışı hakeder üstad.
Ben hiçbirzaman bir Mourinho düşmanı olmadım. Üstelik rol model olma konusunda genç futbol neslinin önünde önemli bir değer olduğunu düşünüyorum. Ve lakin, Wenger, Bielsa gibi hocaların varlığı, içinde bulunduğumuz zamanın "başarı" algısının çok ötesinde. Bu yüzden oyum Arsene'edir, sırf oyunun selameti için; pofuduk montuna bayılmıyorum yoksa..